GüncelManşet

İstanbul Müftülüğü Ramazan’da işbaşında: Halkın cebinden çalmak sevap, dilenmek haram!

İstanbul: Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Müftülüğü yepyeni bir kampanya ile karşımızda! “Bir günlük yiyeceği bulunan kimsenin dilenmesi haramdır” başlığıyla İstanbul’un çeşitli semtlerine pankartlar asan Müftülük, aynı pankartın altında dilencilerin görüldüğü yerde şikayet edilmesi için telefon numarası veriyor, zabıtayı devreye sokuyor.

Aslında bu kampanya yeni değil, geçtiğimiz yıl yine aynı dönemlerde farklı bir başlık altında dilenmenin ne kadar “haram” olduğuna dair atıflarla beraber şikayette bulunulması için aynı konseptte olan pankartlar İstanbul’un çeşitli semtlerine asılmıştı. Ramazan ile birlikte “haram” ve “helal” olanı kendi kıstasları çerçevesinde ortaya koyan, dini kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirenler, dilenmenin sebebine değil, sonucuna odaklanıyorlar. Halkın cebinden çaldıkları “helal” olanlara karşılık, dilencilerin bir günlük yiyeceği olması “haram” oluyor.

 

Adaletsizliğin üstü kapatılmaya çalışılıyor!

Ortadoğu’daki savaş ile birlikte daha iyi şartlar için değil, yaşayabilmek için Türkiye’ye gelen mültecilere yönelik 2-3 katına çıkan ev kiraları ve buna karşılık çalıştıkları yerlerde yarıya inen yevmiyeleri görmezden geliniyor.

Suriyeli Amir Hattab’ın bu yaşam şartları nedeniyle geçtiğimiz Mart ayında Esenler’de rögar kapağını açarak kanalizasyona atlayarak intihar etmesi “günah”ın, “haram”ın, “helal”in kime göre, neye göre olduğunu sorgulatıyor bize. İnsan atıkları içerisinde ölmeyi seçen birini, bu kadar çaresizleştiren sistem, yine yaşayabilmek için dilenmek zorunda olanlara yöneliyor.

Burada dikkat çekmeye çalıştığımız konu, yoksulluğun normalleştirilmesi, “bir günlük yiyeceğin” halka yeterli görülmesi ve dilenmek zorunda kalanların “suç unsuru” olarak ele alınması. Dünya üzerinde küçük bir kesim olan zenginlere karşılık milyonlar açlık ve yoksullukla baş başayken bu adaletsizliğe karşı, yine yoksulları suçlayan, onlardan zabıta eşliğinde kurtulmaya çalışan Müftülük, adaletsizliğin üzerini bu şekilde kapatmaya çalışıyor. Ancak ne yaparsa yapsın bu gerçeğin üstünü kapatamıyor-kapatamaz da!

 

Halkın cebinden çalmak “sevap” mı?

17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu ile birlikte, bugünün cumhurbaşkanı ve o zamanın başbakanı R. T. Erdoğan ve bugünün başbakanı Binali Yıldırım’ın da içerisinde olduğu bakanların yolsuzluk ve hırsızlıklarına dair birçok belge ortaya çıkmıştı. 

Hırsızlıklarının üstünü “ustaca” kapatanlar, bugün halkın cebinden çalıp çırptıkları ile saraylarının daha şatafatlı hale gelmesini sağlıyorlar. Hatırlatırız, R. T. Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan’ın düğününde İstanbul’un birçok yolunu kapatarak halkın zenginliği görmemesi, kendilerinin de halkın yoksulluğu ile göz zevklerinin bozulmaması için çarşaflar gerdirmişti. Ayakkabı kutularından çıkan paralar, oğullara alınan gemiciklerle birlikte halkın cebinden çaldıkları ile sefa içerisinde yaşayanları göz önünde bulundurduğumuzda verilecek cevabı tahmin etmek zor olmasa da Müftülüğe sormadan edemiyoruz: “Dilencilik günah da, halkın cebinden çalmak sevap mı?”

Cevabını bilsek de soruyu eksik bırakmamak lazım. Ensar Vakfı’ndaki çocuk istismarı, T. Kürdistanı’ndaki katliam politikaları, LGBTİ’lere yönelik nefret söylemleri ve saldırı çağrıları, Soma’dan Torunlar’a işçi katliamları, kadınların haklarına yönelik saldırılar ve kadın katliamları… Ramazan ayı katliamlar ve hak gaspları eşliğinde devam ederken; insan öldürmek, tecavüzcü olmak, nefret suçunu olağanlaştırmak Müftülüğü pek alakadar etmiyor belli ki.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu