GüncelMakaleler

Bir Partizan | 24 Haziran’da sandığı markaja almak!

24 Haziran’da HDP ve ittifaklarını markaja almak isteyenlere, siyasi irademize yönelik sahtekârlığa, gaspa karşı etkin bir müdahale ve direnişten başka yolumuz yok! 24 Haziran asıl markajın nasıl olduğunu biz göstereceğiz!

AKP iktidarının, panik havasında, baskın bir şekilde tasarlayıp gündeme getirdiği 24 Haziran seçimlerinde son viraja giriyoruz.

Geride kalan birkaç gün, yoğun bir saha- kitle çalışmasından öte, 24 Haziran’ın örgütlenmesine odaklı geçirilecek gibi görünüyor. Ekonomik göstergelerin verdiği mesajın, emekçilerin her gün daha fazla düşen alım gücünün, yaşanan büyük yoksullaşma ve yoksunlaşmanın basıncıyla AKP iktidarı, büyük bir fırtına kopmadan önce kendini güvenli bir limana atmanın telaşına düşerek 24 Haziran’da seçim kararı aldı.

Söz konusu kararın AKP iktidarını da vurduğunu söylemek yanlış olmaz. AKP’nin geleneksel tabanı ile doğrudan kurduğu, ev-işyeri, mahalle üçgenindeki ilişkilenme biçiminin bu seçim sürecinde önemli oranda devre dışı kaldığı açık.  Ne var ki, AKP’nin, genel anlamda politika üretmede oldukça kıvrak bir zekâya ve yaratıcılığa sahip olduğunu, devlet gücünün verdiği olanakların da etkin bir şekilde kullanıldığını gördük, yaşadık.  AKP iktidarı, artık neredeyse tamamını eline geçirdiği ana akım medya aracılığıyla bahsini ettiğimiz bu açığını kapatmaya çalışıyor.

Her şeye karşın gelinen aşamada, coşkusu ve heyecanı iyice düşmüş bir iktidar partisinden söz ediyoruz. Özellikle büyükşehirlerde, ana artellerde görmeden 2 dakika yolculuk yapma şansı bırakmayan devasa pankartlarda yeni bir şey yazılmadığı açık. Temelde güç ve istikrar üzerine( “Büyük Türkiye Güçlü Lider İster”, “ Güçlü Meclis Güçlü hükümet Güçlü Türkiye”, “Millet Karar Verecek İstikrar Devam Edecek”) kurgulanmış bir kampanyayı yaşama geçirdi AKP. Ancak işin ilginç yanı AKP’nin, devletin neredeyse tüm kurumlarında kadrolaşmış, kurumsallaşmış bir yapıyla, ülkeyi 3 yıldır OHAL rejimi altında meclisi tamamen devre dışı bırakarak yönetiyor olmasıdır!

Ekonominin gelişmesi, refah seviyesinin yükselmesi için R.T.Erdoğan’ın bugüne kadar ve de şu anda elini bağlayan ne diye sormadan edemiyor insan?

Geniş emekçi yığınların talebi hale gelen OHAL ve bedelli askerliğin seçimlerden sonra gündeme geleceğine yönelik vaatler bile AKP iktidarının yeni bir şey söyleyemediğinin bir kanıtı.

OHAL altında, kış lastikleriyle ilgili değişikliği bile KHK ile meclisten geçiren bir iktidar, nasıl oluyorsa bedelli askerlikle ilgili tasarrufunu seçim sonrasına erteliyor.(?)

AKP iktidarı 16 yıl boyunca her seçimde “Yeni Türkiye” mottusuna sarıldı. Ancak geçen süre için büyük icraatlar ve başarılardan söz edilirken her yeni seçim için bir kez daha “Yeni Türkiye” için oy istendi, isteniyor. 16 yıl boyunca ülkeyi yöneten bir iktidarın, hele de özellikle 21 Temmuz 2016’dan bu yana neredeyse iktidar katında tek hâkim güç olmasına rağmen, “Yeni Türkiye”yi kurmasının önündeki engel ne acaba?

Bir kez daha vatan-millet-sakarya edebiyatı!

24 Haziran seçimlerinde karşımıza çıkan, artık söyleyecek yeni bir şey bulamayan ve önemli oranda muhalefetin vaatlerini sahiplenen, bunları iktidar olmanın avantajıyla üst perdeden dillendiren bir AKP gerçekliğidir.

Gelinen aşamada, AKP’nin elinde kala kala, “terör”, “devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü” retoriği kalmıştır. AKP, MHP ile kurduğu ittifakla gözünü bu partinin tabanına dikmiş, ırkçı- şoven histeriden medet umar bir hale gelmiştir. Ancak yaşanan siyasi ve ekonomik kriz, bunun toplumda yarattığı derin çatlak, yığınlarda her gün daha fazla derinleşen öfke ve çelişkiler, AKP’yi iyice köşeye sıkıştırmaktadır.

Son günlerde meydanlarda R.T.Erdoğan’dan Süleyman Soylu’ya bilumum AKP ricalinin Demirtaş’a yönelik hakaretleri ve nefretinin nedeni de bu tıkanmadır. Geniş yığınların bilincini, ırkçılık ve şovenizm ile karartma çabası, sosyal ve ulusal düzlemdeki çelişkilerin üstünü artık örtemiyor!

F tipi hücrede olmasına karşın geniş yığınlar üzerindeki etkisini sürdüren, HDP ve ittifak güçlerinin baskılara ve engellemelere, eşitsiz koşullara rağmen sürdürdüğü fedakâr çalışmayla sesini milyonlara ulaştırabilen Demirtaş, AKP kliğinin korkusu olmayı sürdürüyor.

Devletin tüm olanaklarını ellerinde bulundurmalarına karşın, yalancı, sahtekar ve haksız olmaları; emekçilere, Kürtlere ve Alevilere, kadın genç ve LGBTİ+lara düşmanlıkları ve nefretleri onların en büyük zayıflığıdır. Bir yandan Demirtaş’ı, HDP’nin etrafında güçlü bir dayanışma ve ittifak kurmuş yurtsever, devrimci ve ilerici güçleri hedef tahtasına koyarak ezilenleri korkutmayı, sindirmeyi ve direniş iradesini kırmayı diğer yandan “terör” bulamacı üzerinden MHP ve özelliklede İYİ partiye geçen oyları garantilemeyi amaçlamaktadırlar.

Ancak, tüm çabalarına karşın, HDP ve ittifakları, emekçi yığınların nabzını tutan, onların değişim isteğini gören, demokrasi ve özgürlük eksenli bir çalışma ile büyüyen ve güçlenen, yok edilemeyen taraf olmuştur.

24 Haziran günü sandıktan çıkacak sonuçta bunu gösterecektir. Kuşkusuz, eğer olağanüstü bir gelişme durum olmaz ise.

Zira biliyoruz ki Osmanlıda oyun çoktur!

 

7 Haziran coşkusu…

Baskı, sindirme ve saldırılarla; gözaltı ve tutuklamalarla, gazetelerin ve basın kuruluşlarının kapatılmasıyla yaratılmak istenen korku ve yılgınlık atmosferine rağmen devrimci, ilerici ve yurtsever güçlerin bu eşitsiz yarışa yine de iddialı bir şekilde girdiğini söylemek mümkün!

Zamanın darlığına ve pek çok kurum açısından yaşanan ciddi kadro sorununa rağmen hızlı bir şekilde organize olunmuş ve zaman kaybetmeden sahaya inilmiştir. Seçim bürolarının açılışlarından mahalle, bölge ve merkezi mitinglere; esnaf gezmelerinden pazarlarda broşür dağıtımına vb. sıralanabilecek pek çok yol ve yöntemle HDP ve ittifakları kitlelere sesini ulaştırmaya çalışmıştır.

Koşulları ve atmosferi farklı olsa da bir kıyaslama yapmak gerekirse, 7 Haziran’da daha görünür, doğrudan kitlelerle temasın kurulabildiği, yığınlara daha fazla dokunan bir çalışma yürüttüğümüzü söylemek sanırız abartı olmaz.

Kısa sürede pek çok şeyin yapılması gerekliği, HDP ve ittifaklarının hareket alanının daraltmıştır. Ne var ki bu böyle olsa da sahada, HDP’yi takip eden, oy veren kitle, ona yakın duran CHP tabanı, özellikle de Efrin işgal operasyonunun etkisiyle AKP ile arası açılan Kürtlerin tutumuyla birlikte ortaya çıkan toplam havanın, geniş bir sahiplenme atmosferinin 7 Haziran’a yakın olduğu bir gerçektir.

HDP ve ittifakları, direnişi ve mücadelesiyle bir kez daha önemli bir çekim merkezi olmayı başardı. AKP iktidarının yaşama geçirdiği politikalar, geniş emekçi yığınlar açısından HDP ve ittifaklarını önemli bir adres haline getirdi. Bugün iktidar katında HDP’nin barajın altında bırakılmasına yönelik planlar ve hesaplarda bu gerçeğin aynı zamanda telaşın bir ürünüdür!

Her şeyin başı doğru politika!

Partizan olarak başından bu yana kitlelerin OHAL ve KHK rejimi altında bir nefes alabilmesi, kendine olan özgüvenini tazeleyebilmesi, seçimler aracılığıyla gücünü bir kez daha gösterebilmesi ve bunun yaratacağı örgütlenme zemini üzerinden HDP ile birlikte hareket etme tavrını belirledik.

Geride bıraktığımız süre içinde sahada karşımıza çıkan tablo söz konusu tutumunun doğruluğunu göstermiştir. Bugün AKP iktidarından bıkan ancak OHAL ve KHK rejimi altında yaratılan korku atmosferi içinde öfkesini sokağa taşıyamayan, biriktiren bir kitle gerçekliği söz konusu.

Seçimler tamda bu tablo içinde, yığınların seçim vesilesiyle biriktirdiği öfkeyi sokağa yansıtması, bir adım ileri çıkması açısından önemli bir yerde duruyor.

Birçok il ve bölgede yoldaşlarımız oldukça özverili bir şekilde, aktif bir çalışma yürüttü/yürütüyor. Geri çekilen kitle hareketi gerçekliğine karşın gerek yoldaşlarımız gerekse de tabanımızın süreci ve tutumumuzu önemli oranda sahiplendiğini gördük.

Pek çok il ve bölgede, mahallede, tabanımız seçim çalışmalarına organik herhangi bir temas olmadan aktif bir şekilde dâhil oldu. Gerek genel gerekse de daha özel anlamda kolektifte yaşanan sürecin örgütsel yapımızı daralttığı bir süreçten geçiyoruz. Bu durum, sesimizin ulaştığı ve tutumumuzun karşılık bulduğu hatırı sayılır bir kitlenin ancak sınırlı bir bölümü ile temas kurmamızı beraberinde getirmiştir.

Bu tablo, pek çok yerde etkin bir şekilde çalışma yürüten yoldaşlarımızın söz konusu emeğinin merkezi bir çalışma programı etrafında, ortak bir havuza akıtılmasını zorlaştırdı.

Sürecin bizim açımızdan olumlu, anlamlı kılan baskın yanı ise, doğru bir politik tutumun takınılması ve sesimizin ulaştığı, harekete geçen, koşturan bir potansiyelin olmasıdır.

Bu ikisi oldukça; doğru politika ve buna inanmış, bu uğurda mücadele eden kadrolar ve kitleler oldukça;  ihtiyaç duyulan örgütsel yapının inşa edilmesi de uzun sürmeyecektir!

 

Sandıktan çıkan halkın iradesidir; sahip çıkacağız!

Seçim maratonunun en önemli aşamasına girmiş bulunuyoruz. 24 Haziran’da sandıklar kurulacak ve 59 milyon seçmen oyunu kullanacak.

Seçme ve seçilme hakkı, emekçi yığınların uzun süren mücadelesi sonucu kazanılan bir haktır. Egemenlerin bu hakkın kullanımına veya açığa çıkardığı sonuçlara yönelik hileleri, tecavüzleri söz konusu hakkın değerini küçültmez aksine mücadelenin yeni alanları olduğuna işaret eder; İradeye, tercihine sahip çıkmak!

Biz her şeyin sandıkta çözüleceğine inanmıyoruz! Aslına bakılırsa TC devletinin gerçekliğini az- çok görebilen hiç kimse buna inanmıyor!  Ne var ki bu gerçek seçimlerin, sandıkların veyahut parlamentonun bir siyaset alanı olarak tamamen işlevsiz olduğu, devrimci siyaset bağlamında kitlelerde hiçbir karşılığı olmadığı ve etkin bir araç olarak kullanılamayacağı anlamına da gelmiyor!

Sandıktan çıkacak sonucun, doğru, hakkaniyetli, demokratik normlara uygun bir şekilde vuku bulmasını istiyoruz. Nihayetinde verilen her oy, seçmenin, kişinin siyasi duruşunu ve iradesini yansıtır.

Bu anlamda, sandık aynı zamanda kitlelerin siyasi iradelerini, tercihini de ortaya koyar. Tamda burada demokrasi mücadelesinin bir unsuru ile karşı karşıya kalıyoruz;  siyasi tercihinin arkasında durmak ya da başka bir deyişle hak arama bilinci!

Biliyoruz ki, AKP iktidarı eşitsiz bir şekilde yarışması yetmezmiş gibi, hileye sahtekârlığa başvurmaktan geri durmayacaktır. Buna karşı mücadele yürütmek, hakkımız olana sahip çıkmak, siyasi tercihimizin doğru bir şekilde yansıdığından emin olmak, demokratik hakların ve mevzilerin korunması aynı zamanda demokratik kültürün gelişmesi açısından büyük bir önem taşıyor.

Sandığa atılan bir oydur ancak ülke sathında ortaya çıkan sonuçlar son derece sarsıcı ve belirleyici sonuçlar yaratmaya adaydır!

Zira, ne kadar çarpıtılırsa çarpıtılsın, sandıktan çıkan sonuç, egemen sınıflar ile ezilenler arasında kıyasıya bir şekilde süregelen sınıf çatışmasının koordinatları, irade çatışmasının andaki görüntüsü hakkında belirgin bir fikir vermektedir!

7 Haziran’ı, akabinde 1 Kasım’ı ve 16 Nisan referandumunu hatırlayalım. Evet sandık her şey değil ancak iradenin yansıması bağlamında önemli bir yere sahiptir.

Öyleyse 24 Haziran günü sadece oy vermek yetmez; aynı zamanda verdiğimiz oya, siyasi irademize, tercihimize sahip çıkma sorumluluğu ile karşı karşıyayız! Sandık görevlisi, müşahit olmak; oyların yerine eksiksiz ulaştığını ve doğru bir şekilde sayıldığını denetmek, YSK’yı sürekli baskı altında tutmak son derece önemli.

Demokrasi bilincinin zayıf olduğu bizim gibi ülkelerde bu eksende verilen her mücadele ve kazanım o büyük kavgamız, devrim iddiamız açısından büyük bir önem taşıyor!

24 Haziran’da HDP ve ittifaklarını markaja almak isteyenlere, siyasi irademize yönelik sahtekârlığa, gaspa karşı etkin bir müdahale ve direnişten başka yolumuz yok!

24 Haziranda asıl markajın nasıl olduğunu biz göstereceğiz!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu